33.sayfa

Bu kitap, baktığımızda okuması zor görünen kalın bir kitap. Sayfaları çevirmeye bile cesaretim yok. Bir sayfa kalmış aklımda; hep onu sayıklıyorum. Sayfa 33…Hep onu okuyorum. Ve o sayfadan edindiğim bilgilerle diğer sayfalar ile ilgili çıkarımlarda bulunmaya çalışıyorum. Kalın bir kitap .Oku oku bitmez…
Bilim adamları tarafından yapılan araştırmalarda insan gözünün 1000 düzeyde siyah, 100 düzeyde kırmızı-yeşil, ve 100 düzeyde sarı-mavi tonlarını gördüğü tespit edilmiştir. Bunun anlamı gözümüzün göreceği toplam renk sayısının 1000 x 100 x 100 = 10,000,000 (10 milyon) olduğudur.Bu kadar çeşitlerle süslenmiş gezegende karşılaşılan durumlardaki çeşitlilik de sınırsız tabi . Bi alışamadım bu gezegene. Hala kaçıp gidesim var. İnsan alışır hâlbuki değil mi? Bir yere misafir gitsen maksimum 3 günde alışıyorsun, benimsiyorsun. Kendi evin gibi telakki ediyorsun. Ama ben alışamadım.38 yıl oldu.Sonra aklımın köşesindeki hep farklı gezegenlere kaçma hissini sorguladım. Hep 33 .sayfanın suçu. Cevap vermeye yeterli gelmiyordu sorularıma. Benim aklım yeterdi, yaşayarak öğrenir, hatalarımdan ders çıkara çıkara doğru yolu bulurdum sözde:) Neden diğer sayfaları okumaya gerek vardı ki? 33.Sayfa yeterli gelsindi… İnat ettim. Ben böyleyim, etrafım değişsin dedim ,olmadı.Yine kaçasım geldi. Elde etmek için gulumsemelerimi, sağlığımı, nefeslerimi tükettiğim şeyler ayağıma bağ oldu. Hep kazanmak isteyen biri oldum. Hep daha fazlasını eklemek isteyen. Şimdi anlıyorum ki aslında olmasa da olurmuş. Hep aklımda daha güçlü olmalıyım düşüncesi vardı. Daha çok olmalıyım. Çoğalmalıyım, üstüne eklemeliyim. Olmasa da olurmuş. Okul okumamış arkadaşlarıma bakıyorum gayet de rahat yaşıyorlar.Belki istediklerine ulaşma hızları düşük ama benim gibi sırtlarında endişeleri ve hedefleri taşımak zorunda değiller. Hisleri akıllarından daha çok gelişmiş .Belki kurduğum cümleyi anlamıyorlar ama gulumseyebiliyorlar çünkü hayatta surekli kazanmak zorunda olmamışlar. Kazanmaya odaklı bir varlık bulup onunla mutualist yaşam kurmuşlar. Belki de bu devirde olması gereken buydu. Hem ısrar ettim bana 33.Sayfa yeter diye hem de ilerlemek istedim. İste büyük hatam 33.sayfaydı. Ya kitabın tüm sayfalarını yavaş yavaş,endişesiz sabırla okuyacaktım ya da bana gelene razı olup daha fazlasına talip olmayacaktım. Yoruldukça gidesim artıyor. Ne yazıyordu derseniz 33.sayfada. çok çalış,basarili ol, kazanmazsan yok olursun. Kazanmadiginda değersizsin. Günlük yapılan basit işler değersizdir bir şey kazandırmaz.Farkli bir şeyler yap.Sadece doğduğun insan olman sevilmen için yeterli değil gibi zırvalıklar. Bunların zırvalık olduğunu hem yaşayarak hem de eşrefi mahlukat kelimesini düşünerek anladım. Ben bir bitki değildim,bir hayvan degildim. Sonsuz hayat vaadedilen bir insandım. Bana zaten başlangıçta bir değer atfedilmisti. Bunun üzerine içimde bir canlı tasıma ve büyütme özelliğim vardı yanı kadındım. Daha ne olsundu? Neden yetersizdim? Çünkü herkesin ayni özelliklere sahip olması gerektiği üzere kurgulanmış saçma bir egitim sistemi ile büyümüştüm. başarılı olmak için Saatlerce masada oturup okumak ,ezber yapmak, test çözmek zorunda olunan bir sistemde…Her deneme sınavı bana ne kadar yetersiz olduğumu kabul ettirdi. Iyi niyetli bir insan olmanın, annene ev işlerinde yardim etmenin,güzel yemek yapmanın, uyumlu ve hoş sohbet olmanın bu deneme sınavlarındaki puanı yukseltmedigi aşikardı. Hele de hareketli bir cocuksan yanmıştın…Okulda 8 saat oturduktan sonra bi de evde masada 3 saat oturmak ve bilgileri zihnine yedirmek işkencesi.. Yıl 2022 neden hala ayni sistem,aynı mufredat?Hani nesil değişiyordu ?Neden 20-30 yıl öncesinin kazanımları zorunluluk olarak sunuluyor ?Işte bunun cevabı 33.sayfada yok.